Добавил:
Upload Опубликованный материал нарушает ваши авторские права? Сообщите нам.
Вуз: Предмет: Файл:
Namaz Terketmenin Hkm.doc
Скачиваний:
9
Добавлен:
23.05.2015
Размер:
1.81 Mб
Скачать

İkinci Delil: Yüce Allah (c.C.) şöyle buyurmuştur:

“Her bir nefis kazandıkları karşılığında rehin alınmıştır. Ashabul yemin müstesna. Cennettedirler, birbirlerine soru sorarlar, suçlular hakkında sizi sakar’a ne sürükledi? Derler ki: Biz namaz kılanlardan değildik, yoksulları yedirmezdik, biz de dalanlarla birlikte daldık. Din gününü de yalanlardık. Nihayet ölüm bize gelip çattı.” (Müddesir: 74/38-47)

Bir defa bu hasletlerden her birisinin, kendilerini sakar’a (ateşe) sürükleyen, kendilerini mücrimlerden ya da topluluklarından kılan -şayet bunların hepsi teker teker mustakil de olsa delalet apaçık zahirdir ya da her dört haslet de bulunsa- işte bu onların küfürlerinin ve akıbetlerinin tehditliliğini ve sakatlığını göstermektedir. Aksi takdirde bu hasletlerden her biri için akıbet içeriği bulunmuş olur. Öyleki bunlarla mustakil (ayrı ayrı) olana, akıbetin verilişinde, tesiri olmayan konuyu birleştirip bir çatı altında toplamak, caiz değildir.

Bilinen şu ki: Namazı ve -kendisi ile beraber zikr olunanları- terketmek din gününü yalanlamadaki akıbet hususunda şart olmayıp bilakis akıbet hususunda tek başına olması bile yeterli olmaktadır. Dolayısı ile kendisi ile beraber zikredilen her vasıf; bunun gibi olduğuna delalet etmektedir. Öyleki bir kişinin sadece bu dört vasıf toplandığı zaman azab görür demesi imkan dışıdır.

Nitekim bu hasletlerden her biri mücrimliği gerektirecek olsa, şüphesiz yüce Allah günahkarları (mücrimleri) müslümanların zıddı kılmıştır. Nitekim namazı terkeden kişi mücrimlerden olup sakar’a (ateşe) girecek olanlardandır. Allahu Teala şöyle buyurmuştur:

“Muhakkak ki mücrimler sapıklıkta ve çılgın ateş içindedirler. O gün yüzleri üzere ateşe sürüklenirler (ve): Cehennemin dokunmasını tadın (denilir).” (Kamer: 54/47-48)

Başka bir ayette ise şöyle buyurmuştur:

“şüphe yok ki o mücrimler, iman edenlerden bir kısmına gülerler.” (Mutaffifin: 83/29)

Dolayısı ile mücrimleri mü’minlerin, müslümanların zıddı olarak kılmıştır.

Üçüncü Delil: Allahu Teala’nın şu ayeti:

“Namazı dosdoğru kılınız, zekatı veriniz, Rasule itaat ediniz. Umulur ki merhamet olunursunuz.” (Nur: 24/56)

Bu ayetin delalet yönü; yüce Allah onlarda rahmetin hasıl olmasını bu zikredilen hasletlere bağlamıştır. şayet namazı teketmek onları kafir kılmasa ve ebedi ateşle bırakmasa o zaman namaz kılmadan merhamet olunmuş olacaklar. Ancak Allahu Teala, onlar namaz kılarlarsa rahmetin geleceği ümidini kılmaktadır.

Dördüncü Delil: Allahu Teala’nın şu ayeti:

“Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki onlar namazlarında tembellik etmektedirler.” (Maun: 107/4-5)

şüphesiz selef namazdaki sehvin manası hakkında ihtilafa girmişlerdir.

Sa’d b. Ebi Vakkas, Mesruk b. Ecde’a ve başkaları şöyle demişlerdir:

“(Buradaki sehu) namazın vakti çıkıncaya dek namazı terketmektir.” Nitekim bu konu hakkında merfu bir hadiste rivayet olunmuştur.

Muhammed b. Nasr El-Mervezi dedi ki:

“Bize, Süfyan b. Ebi şeybe, onlara İkrime b. İbrahim, onlara Abdulmelik İbni Umeyr hadisi anlattı.

Onlarda Mussab b. Sad’dan, o da babasından Rasulullah’ın (s.a.v.) -namazlarında sehu içinde olanlar hakkında- şöyle buyurduklarını rivayet etmiştir:

“şüphesiz ki bunlar namazların vaktinden tehir edenler.”58

(58) Bunu Suyuti “Dunil Mensur”: 6/400, adlı eserinde Ebu Ya’laya, İbni Cerir’e, İbni Münzir’e, İbni Ebi Hatim’e “Evsed” adlı eserde Taberani’ye, İbni Merdaveyhe, “Sünenin”de Beyhaki’ye nisbet etmiştir. Merfu olması hasebiyle de zayıf saymıştır. Vakfı ise sahihtir. Hakim de böylecedir. Münziri: “Tergib” adlı eserde: 1/382, şöyle demiştir: Bunu İkrime b. İbrahim rivayet ile Bezzar rivayet etmiştir ve şöyle demiştir: “Başkası merfu kılmadığı halde hafızlar mevkuf olarak rivayet etmişlerdir.” Münziri şöyle demiştir: “İkrime’ye gelince -ki kendisi Ezdi kabilesindendir- zayıflığında icma edilmiştir. Doğrusu da onda vakıf olduğudur.” Heysemi “Mecme” adlı eserde: 7/134’de şöyle demiştir: “Bunu Taberani “Evsat” adlı eserinde rivayet etmiştir. Hadiste; İkrime b. İbrahim bulunmaktadır. O da gerçekten zayıf birisidir.

Hammad b. Zeyd şöyle dedi: Bizlere Asım hadisi anlattı. O da Musab b. Sad’dan, şöyle demiştir. Babama:

“Ey babacığım! Rasulullah (s.a.v.) “Onlar ki namazlarında tembellik yapmaktadırlar” ayeti hakkındaki kavlini hiç duydun mu? Hangimiz sehv yapmıyoruz ki? Hangimizin içinden -biz namazda iken- bir şeyler geçmiyor ki?” dedim. Bunun üzerine şöyle dedi:

“Bu böylece değildir. Lakin bu vakti zai etmektir.” dedi.”59

(59) Bunu, Suyuti, “Darul Mensur” 6/400, adlı eserinde Ebu Yala, İbni Cerir, İbni Münzir, İbni Merdeveyh, “Süneninde” Beyhaki’ye nisbet etmiştir. Münziri “Tergib ve Terhib” adlı eserinde: 1/387, şöyle demiştir: “Bunu Ebu Ya’la hasen bir senedle rivayet etmiştir.” İbni Kesir: 1/554, şöyle demiştir: “Yazıklar olsun o kimselere ki onlar namazlarında sehv içindedirler” ayeti hakkında: Ya bunun külli olarak yapılması -İbni Abbas’ın dediği gibi- ya da şer’an takdir edilmiş vakitte bunun yapılması konusu. Böylece de külli olarak vaktinden çıkmış oluyor. Tıpkı, Mesruk, Ebu Duha’nın dediği gibi. İlk vaktinde olmasına gelince; devamlı olarak sonuna kadar namazı tehir ederler ya da çoğunlukla böyle yaparlar. Hem namazın rükünlerini, şartlarını -istenilen yönü ile- eda etmek hem de bunda huşulu olmak, namazda okunulanların manalarını düşünmek. İşte lafız bunların hepsini içermektedir. Dolayısı ile, bundan bir şeyi birleştiren herkesin bu ayetten bir nasibi vardır. Her kimde hiç şüphesiz tamam olmuş olur. Ameli nifak da onun için tamamlanmış olur...”

Hayyava b. şureyh dedi ki:

“Bana Ebu Sahr, kendisinin Muhammed b. Ka’b El-Kurazi’ye, yüce Allah’ın:

“Onlar ki namazlarında sehiv (tembellik) içidedirler.”

ayeti hakkında soru sorduğunu haber vermiştir. O da:

“Bu sehv’den maksat namazı terketmektir” dedi. Sonra da “Maun”dan” sordu? O da:

‘Hak sahibinden malı kısıtlayıp men etmektir” dedi. Bu bilinecek olursa; şüphesiz “veyl” yazıklar olsun diye gelen tehdit sigası Kur’an-ı Kerim’de daha çok kafirler hakkında kurallı olarak gelmektedir. Ayette buyurulduğu gibi:

“Müşriklere yazıklar olsun ki onlar zekatı vermezler. Ahireti de onlar küfr (inkar) ederler.” (Fussilet: 41/6-7)

Bir ayette de:

“Çok yalancı ve çok günahkar olan her bir kimsenin vah haline! O, Allah’ın ayetleri kendisine okunurken işitir de sana onları işitmemiş gibi büyüklük taslayarak ısrar eder. İşte ona çok acıklı bir azabı müjdele! Ayetlerimiziden bir şey öğrendiğinde de o, onları alaya alır. İşte onlara alçaltıcı bir azap vardır.” (Casiye: 45/7-9)

diye buyrulmuştur. Başka bir ayette de:

“şedid olan bir azaba düccar olmalarından dolayı kafirlere yazıklar olsun.” (İbrahim: 14/2)

diye buyurulmuştur.

Ancak iki yerde hariç. Bunlarda şu iki ayettir:

“Ölçü ve tartıyı eksik yapanların vay haline!” (Mutaffifin: 83/1)

ayeti ile:

“İnsanları arkadan çekiştiren, yüzlerine karşı onlarla alay eden her kişinin vay haline!” (Hümeze: 104/1)

Bu iki ayetlerde “yazıklar olsun” sözü ölçü ve tartı da aldatma yapanla, arkadan kaşgöz hareketleri ile dalga geçenlerle talik edilmiştir. Nitekim sırf bunları yapmakla kişi tekfir edilmez.

Namazı terkedene “yazıklar olsun”un verilmesi ise; kafirlerin “yazıklar olsun” kapsamına girmelerinden ya da fasıkların kapsamına girmelerinden olmaktadır. Nitekim kafirlerin veyline (yazıklar olsun kapsamına) iki yönle ilhak olmaktadır:

1- Sad’a b. Ebi Vakkas’dan bu ayet hakkında sahih olarak gelen bir rivayette kendisi şöyle demiştir:

“şayet namazı terketseler kafir olurlardı. Lakin onlar namazın vaktini zai etmişlerdi.”60

(60) Bak: 2 nolu rakamın talikine. -Geçen sahifede.-

2- Küfrüne dair delillerden zikredeceğimiz bu konuyu açıklığa kavuşturmaktadır.

Beşinci Delil: Yüce Allah’ın şu kavli:

“Onlardan sonra bir topluluk yerlerine geldi onlar namazları zai ettiler ve şehvetlerine uydular. Yakında da ğay (kuyusu) ile karşılaşacaklar.” (Meryem: 19/59)

şu’be b. Haccac dedi ki:

“Bize Ebu İshak hadisi anlattı. O da Ebu Uteyye’den, o da Abdullah b. Mesud’dan bu ayet hakkında şöyle dediğini belirtmiştir.” “⁄ay”: Cehennem de bir nehir olup, tadı berbat ve dini de çok derindir.”

Muhammed b. Nasr dedi ki: Ubeydullah b. Said b. İbrahim, onlara da Muhammed b. Yezid b. Ziyad, hadisi anlattı. Muhammed b. Yezid b. Ziyad (dedi ki): Bana da şarki El-Kattami anlattı ve dedi ki:

“Bana da Lokman b. Amir El-Huzai anlattı ve dedi ki: Ben Ebu Umame El-Bahili’nin yanına gittim ve: “Bana Rasulullah’tan (s.a.v.) işittiğin bir hadisi anlat” dedim. Kendisi ise: “Ben Rasulullah’tan (s.a.v.) işittiğime göre kendileri şöyle buyurmuştur” dedi:

“şayet bir kaya parçası cehennemin kenarına atılacak olsa yetmiş (bin yıllık yoldan) sonra ancak “ğay”a ve “Esame”ye ulaşır.”

diye buyurdu. Dedim ki: ⁄ayy ve Esame nedir? dedim şöyle buyurdular:

“Cehennemin en altında bulunan iki tane kuyudur. Bunlarda cehennem ehlinin irinleri akıp durmaktadır.”61

(61) Suyuti bunu “Darul Mensur”: 4/278, adlı eserinde, İbni Cerir, Taberi, İbni Merdiveyh “Bas” adlı eserde Beyhaki’ye nisbet etmiştir. Bunu İbni Kesir tefsirinde 3/128, İbni Cerir’den nakletmiştir şöyle demiştir: “Bu hadis garip bir hadis olup bunun raf edilmesi ise münkerdir.” Heysemi “Mecme” adlı eserinnde: 10/389’da şöyle demiştir: “Bunu Taberani rivayet etmiştir. Hadis içinde İbni Hibban’ın sika saydığı zayıf raviler bulunmaktadır.” Demiştir ki: “Hata yapmışlardır.” Münziri “Tergib” adlı eserinde 4/272, şöyle demiştir: “Bunu merfu olarak Beyhaki ve Taberani rivayet etmişlerdir. Bunu ikisinden başkaları da Ebi Umeyye’ye mevkuf olarak rivayet etmişlerdir. Bu daha sahihtir.”

Соседние файлы в предмете [НЕСОРТИРОВАННОЕ]