Добавил:
Upload Опубликованный материал нарушает ваши авторские права? Сообщите нам.
Вуз: Предмет: Файл:
Namaz Terketmenin Hkm.doc
Скачиваний:
9
Добавлен:
23.05.2015
Размер:
1.81 Mб
Скачать

İşte bizler bu borcun eda için mukabil olma misli gibi:

“Allah’ın borcu ifa edilmeye en layık olandır. zikrolunan kazada -hadislerdeki bu kaza- iki taraflı, belirlenmiş vakitteki ibadetin kazası gibi değildir. Nitekim namazı, büyüklenerek ve düşmanca geçirmesi Allah4a isyanı açıkça göstermektedir. İşte bu borç müstehak olup, bu (namaz) ancak şari tarafından koyulan sıfatla ve vakitle olur ve kabul edilir. Dolayısı ile bu sıfatındışında namazı kılacak olursa bu ona bir fayda vermez” diyoruz.

Fasıla

Sizin: “Namazı unutan ya da uyku ile kaçıran kimse mazeretli olup, bunlar vakit çıktıktan sonrada kaza ederler. Kasten terkedende daha öncelikli olur” sözünüze gelecek oluruna cevap vermek şu yönlerle mümkündür:

1- Kendisinden ya da benzerinden daha sahih olan bir şeyin muarız olması. Bu da:

“Kendisine emrolunduğu fiilinde bir tefrit bulunmayan, Allah’a ve Rasulü’ne itaat eden mazeretli bir kimseden, vakitten sonra kaza etmesinin sıhhati (sahihliği) ilzam olmaz. Ondan bunun kabul edilmesi -sıhhatinin- ile Allah’ın haddlerini aşan, emrini zai eden, kasten ve düşmanca hakkını terkeden bu kazanın k abul edilmesine gelince; ibadetin sıhhatinde ve kabul edilişinde bir burada zimmetinin beri olmasınnda bunun buna kıyas edilmesi hiç şüphesiz en fasit kıyaslardan birisidir..

2- Uyku ya da unutmaktan dolayı mazeretli olan bir kimse, namazı vaktin dışında kılmaz. Bilakis Allah’ın vakitlemiş olduğu vakitte kılar. Çünkü bu kimsenin vakti uyandığı ve hatırladığı vakittir. Rasulullah’ın (s.a.v.) buyurduğu gibi:

3Her kim namazı unutacak olursa onun vakti hatırladığı vakittir.”

Bunu Beyhaki ve Darekutni rivayet etmiştir.188

(188) Sayfa: 79’daki hadise bakınız.

Bu da geçmişti nitekim. Dolayısı ile vakit iki tanedir: İhtiyar vakti ile özür vakti. Dolayısıyla uyku ya da unutma yolu ile mazereli olan kimsenin vakti hatırlama ve uykusundan uyanma vaktidir. İşte bu kimse sadece vaktinde namazı kılar. Öyleyse bu, vaktinin dışında kasten ve düşmanca kılmayanla nasıl kıyas edilebilir?

3- Muhakkak ki şeriat; kaynaklarında ve ilkelerinde kasten terkedenle, unutarak terkedenin, özürlü ile başkasının arasını mutlaka ayırt etmiştir. Dolayısı ile birisini başkasına katmak asla caiz değildir.

4- Bir defa bizler -sizin zikrettikleriniz bizlerin aleyhine delil olana dek- namazı, mazeretliye emretmekte, kasten terkeden ifratçıdan da bunu düşürmemekteyiz. Bilakis biz namazı o haddi aşan ifratçı kişiye daha tedarik edemeyeceğine yol bulamayışı gibi çok ağır tehditli bir yönü (sözü) söylemeyi, ifratçı olmayanla, mazeretli kimseye de kaza edeceğinin cevazını vermeyi gerekli görmekteyiz.

Fasıla

Sizlerin: “Rasulullah’ın (s.a.v.):

“Her kim güneş batmadan ikindi namazının bir rekatına yetişirse ikindiye yetişmiş olur.”189

kavli ile delil getirmenize gelince; sizin hadis hakkında (yorumlarınızı) ben doğru bulmuyorum. Bu hadisi görüşlerinizin içeriği olarak da görmüyorum. Çünkü siz:

“Böyle olan kimseye ikindinin hiçbir şeyini kılmamış olsa bile elbetteki ikindiyi kılmıştır” demektesiniz. Yani: Fiili ile kavuşmuş, ondan sahih olmuş ve zimmeti de beri olmuş olur manasını gütmektesiniz. şayet namaz vaktinin çıkmaından sonra sahih olmuş olsaydı, ondan kabul edilecek olsaydı, o zaman o namaza kavuşması rekat ile ilintili olmazdı. Malumdur ki Rasulullah’ın (s.a.v.):

“Her kim ikindiden bir rekata kavuşacak olursa günahsız olarak namazı sahih olur” demeyi kastetmemiştir. Bilakis ittifakla o kimse bunu kasten yapması ile günahkardır. Çünkü o hepsini vaktinde kılmakla emrolunmuştur. Bundan da anlaşılıyor ki; kauşma günahı ortadan kaldırmamaktadır. Bilakis o kimse kavuşmuş ve günahkardır. şayet güneş battıktan sonra sahih de olsa. Dolayısıyla vakitten bir rekatına kavuşması ile hiç birisine kavuşmaması arasınnda hiçbir fark yoktur.

(189) Sayfa: 75’de geçti.

şayet sizler:

“Eğer namazı güneş battıktan sonraya tehir edecek olursa bunun günahı en büyük olan olur” derseniz, sizlere:

“Muhakkak ki Rasulullah (s.a.v.) rekata kavuşmak ile kavuşmama arasını, günahlığın çokluğu, azlığı hususunda ayırmamıştır. Kendisi bu ikisinin arasını kavuşmakla, kavuşmamak arasında ayırtetmiştir. şüphe yok ki; bir vakitte namazın hepsinin kaçırılması o namazdan çoğunun kaçırılmasından daha büyük bir konudur. Bu vakitte namazın çoğunun kaçırılması da ondan bir rekatın kaçırılmasından büyük bir konudur” deriz. aynı zamanda bizler, sizlere şunu soruyoruz:

“Rekat ile hasıl olanbu kavuşma nedir? Bu kavuşma ile günah kalkar mı?”

İşte bunu (günahın kalkacağını) hiç kimse söylemez. Ya da kavuşmak sahih olduğunu gösterir” demeyi de kimse teleffuz etmez. öyleki bunu tamamen kaçırması ile bir rekatını kaçırması arasınnda bir fark olmamış olur?

Fasıla

Sizlerin: “Rasulullah’ın (s.a.v.) Hendek günü uyku ve unutkanlık olmadan namazı tehir etmeleri sonra da kaza yapmaları190 ile ilgili delil getirmenize gelecek olursak; buna da:

“Ya Allah’ım! Ne kadar da şaşılacak bir açıklamadır deriz. Çünkü bu getirdiklerimizin aynısını bizler söylesek hemen kıyametinizi kopartırsınız. Bizim de kıyametimizi bizlere saldırıp bizlerekötü davranmakla ikame edersiniz. Sizler nasıl olur da namazı kaçıranı; Allah’a asi olan, günahkar, Allah’ın haddlerini aşan, kaçırmasıyla akıbetine müstehak olan kimseyi, Allah’ın en takvalı ve itaatli, Allah’ın en sevdiği ve razı olduğu, Allah’ın emrine en çok tabi olan kulu olduğu halde (Rasulullah’ın) bu konuda da tehir etmesini Allah’a itaat, Rasulullah’ın (s.a.v.) bunda, Allah’ın razılığına tabi olduğu ile delil getirirsiniz?

Nitekim Rasulullah’tan (s.a.v.) bunun tehir edilmesi ya unuttuğundan dolayı ya da kasten tehir etmesinden dolayı olabilir. Bu iki takdir üzere, sizlerin bunda hiçbir yönle deliliniz bulunmamaktadır.

(190) Sayfa: 72’de geçti.

Nitekim Rasulullah (s.a.v.) eğer unutmuş olsaydı, bizler vediğir ümmet de bunun mucibini söylerdik. Çünkü unutan kimse hatırladığı vakit namazı kılar. şayet Rasulullah (s.a.v.) kasten (tehir etmişse) -bu da bir vakitten bir vakite olan tehiridir- kendisine bunda izin verilmiştir. tıpkı misafirin ve mazeretlinin öğle namazını ikindi vaktine, akşamında yatsı vaktine tehir edip kılması (cem etmesi) gibidir.

Kişi düşmanla savaşmakla meşgul iken, namaz vakti gelse, bu kişinin namazı hakkında insanlar üç görüşle ihtilaf içerisinde girmişlerdir:

1- Namazı tehir etmeden, haline göre savaş halince (durumunca) namazı kılar. Bazıları:

“Hendek günü namazın tehir edilmesi mesuhtur” demiştir. Bu İmam-ı şaafi’nin, İmam-ı Malik’in ve mezhebinden meşhur gürüşünden birisi olan Ahmed’in görüşüdür.

2- Bu kimse tıpkı Hendek günü Rasulullah’ın (s.a.v.) tehir ettiği gibi namazı tehid eder. Bu da Ebu Hanife’nin mezhebine göredir.

İlk görüşü belirtenler buna:

“Bunun korku namazı kılınmadan önce olduğu, korku namazı meşru kılındığı vakit başka bir savaşta dah namazı tehir etmemiştir” diyerek cevap vermişlerdir. Hanefiler ise:

“Korku namazı bu yönlerle ancak savaş şiddetlenmediği zaman kılınmakla meşru kılınmıştır. Çünkü onlara Yüce Allah’ın emrettiği gibi, korku namazını iki saf yaparak -bir safın kılması diğer safında nöbet beklemesi şeklinde kılmaları mümkün olur. ancak savaş şiddetlendiği zaman bu ise mümkün değildir. Dolayısıyla namazı ertelemek de savaşla meşgul olmaktan dolayı olmuş oluyor. İşte bunun bir yeri ve öbürünün de bir yeri bulunmaktadır. İşte bu gördüğün gibi kavilde olandır” demişlerdir.

3- üçüncü taife ise:

“Namazın takdim edilmesi ve namazın duruma göre ifa edilmesi konusunun arası ile namazın kılınması mümkün olana dek tehir edilmesi konusunun arası muhaylerliğe bırakılır. Bu da şam4lılardan olan bir grubun görüşüdür. Aynı zamanda bu Ahmed’in iki rivayetinden bir görüştür. Çünkü sahabeler böylece yapıyorlardı. Bunun örneği Beni Kurayza kıssasında da sabittir. Nitekim bunu inşaallah ileride zikredeceğiz.

Dolayısıyla bu üç görüş de:

“(Namazı kaçıran) asi, ifratçı ve haddi aşan bu kişi, nitekim bunu kaçırmanın günahı ile Allah’ın akıbetini de almış ve bu konudaki yönlerden bir yönde onun için delil olamamıştır.”

Muvaffakiyet Allah’tandır.

Fasıla

Соседние файлы в предмете [НЕСОРТИРОВАННОЕ]