Orlov_S_A_-_Turetskiy_yazyk_Praktikum_ustnoy_rechi_Urovni_A1-A2_2014_MGIMO-Universitet
.pdfHoca kimine bir avuç, kimine iki, kimine de hiç vermeyince, çocuklar:
Bu ne biçim Allah taksimi Hoca, diye bağırmışlar. Hoca:
Görmüyor musunuz, demiş, köy ağasının koca bir sürüsü, muhtarın elli davarı, bakkalın yirmi koyunu, Ahmet’in bir ineği var, Kel Mehmet’in de hiç bir şeyi yok... Benim de yalnız bir eşeğim var!...
|
Faydalı deyimler |
|
|
|
|
Kul taksimi |
|
делёж поровну |
Allah taksimi |
|
дележ по воле Аллаха |
ceviz |
|
грецкий орех |
cevizleri bölüşürken |
|
когда делили между собой |
|
|
грецкие орехи |
kavga çıkaran |
|
затеявшие ссору (драку) |
daha haklı |
|
более справедливо |
avuç,-cu |
|
зд.: пригоршня |
ne biçim |
|
что за |
bağırmışlar |
|
закричали |
köy ağası |
|
деревенский богач |
koca bir sürü |
|
очень большая отара |
muhtarın elli davarı |
|
у старосты 50 баранов |
Ahmet’in bir ineği |
|
у Ахмеда одна корова |
Kel Mehmet |
|
Лысый Мехмед |
|
Uğursuz karı |
Cafer komadadır. Karısı yanında. Cafer’in gözleri nemli, kısık sesiyle karısına doğru bakar ve konuşmaya başlar:
“İlk işten kovulduğum zaman yanımda idin. İflas ettiğim gün oradaydın. Vurulduğum zaman ilk gözümü açtığımda seni gördüm. Trafik kazası geçirdiğimde hastanede hep başucumdaydın”...
Karısı takdir edilmenin mutluluğunda...
“Şimdi komadayım yine başucumdasın. Sonunda anladım ama, çok geç oldu; yahu sen ne uğursuz karısın”.
131
Faydalı deyimler
uğursuz karı |
жена, приносящая несчастье |
Cafer komada |
Джафер в коме |
gözleri nemli |
глаза влажные |
kısık ses |
сдавленный голос |
işten kovulduğum zaman |
когда меня выгнали с работы |
iflas ettiğim gün |
в день, когда я обанкротился |
vurulduğum zaman |
когда меня подстрелили |
gözümü açtığımda |
вмомент, когдаяоткрылглаза |
trafik kazası geçirdiğimde |
когдаяпопалвавариюнадороге |
hastanede hep başucumdaydın |
в больнице ты постоянно |
|
была у моего изголовья |
takdir edilmenin mutluluğunda |
счастлива, что её так оценил |
sonunda anladım ama, çok |
наконец, я понял, хотя и |
geç oldu |
поздно |
Tavşan suyunun suyu
Köylünün biri Nasreddin Hoca’ya bir tavşan hediye eder. Hoca memnun, köylüye iyi bir yemek yapar.
Bir hafta sonra köylü Hoca’ya misafir gelir: Geçenlerde size tavşan getirmiştim de!
Hoca:
Tavşan çorbasına buyurunuz, der.
Birkaç gün sonra üç dört köylü Hoca’ya misafir gelirler:Size tavşan getiren köylünün komşularıyız, derler. Hoca onlara da yemek verir.
Aradan birkaç gün geçer.Yine birkaç köylü Hoca’nın kapısını çalar: Biz, size tavşan getiren köylünün komşusunun komşularıyız, derler. Hoca:
Hoş geldiniz ağalar, diyerek masaya boş su çıkarır ve:
İşte tavşan suyunun suyuna buyurunuz, der.
|
Faydalı deyimler |
|
|
|
|
tavşan hediye eder |
|
дарит зайца |
tavşan suyu |
|
бульон из зайца |
yemek yapar |
|
готовит обед |
misafir gelir |
|
приходит в гости |
132
tavşan çorbası |
|
суп из зайца |
buyurunuz |
|
пожалуйте |
aradan |
|
с той поры |
geçenlerde |
|
недавно, давеча |
ağalar |
|
зд.: (уважительно) селяне |
boş su çıkarır |
|
выставляет пустую воду |
|
Hizmet parası |
Hoca bir gün hamama gider. Hamamcılar ona bir eski peştemal, bir eski havlu uzatıp fazla bir ehemmiyet vermezler.
Hoca bir şey demez, yıkanır, fakat çıkarken masanın üstüne bir altın bırakır. Hamamcılar şaşırırlar, yerlere kadar eğilerek teşekkür ederler ve Hocayı kapıya kadar ağırlarlar.
Bir hafta sonra Hoca gene aynı hamama gelir. Bu sefer hamamcılar onu sokak kapısından karşılarlar, hususî bir oda açarlar, sırmalı havlular, ipekli peştemallar çıkarırlar, koltuklarına girer kurna başına götürüp ona çok iyi hizmet ederler.
Hoca gene bir şey demeyip çıkarken masanın üstüne bir kuruş bırakır. Hamamcılar şaşırırlar, kızarlar, paranın azlığından şikâyet ederler.
Hoca dönüp der ki: Bugün verdiğim para geçen haftaki hamam parasıdır; geçen sefer aldığınız para ise bugünkü hizmetinizin parasıdır.
|
|
Faydalı deyimler |
|
|
|
|
|
hizmet parası |
|
плата за обслуживание |
|
hamam |
|
|
баня |
peştemal |
|
|
банная простынь |
havlu uzatıp |
|
протянув полотенце |
|
fazla |
bir |
ehemmiyet |
не оказывают очень большое |
vermezler |
|
|
внимание |
yıkanır |
|
|
моется |
çıkarken masanın üstüne |
выходя, оставляет на столе |
||
bir altın bırakır |
|
золотой |
|
şaşırırlar |
|
|
приходят в растерянность |
yerlere kadar eğilerek |
согнувшись до земли |
||
kapıya kadar ağırlarlar |
оказывают почтение до самого |
133
|
выхода |
|
sokak kapısından karşılarlar |
встречают ещё на улице у двери |
|
hususî bir oda açarlar |
открывают отдельную кабину |
|
sırmalı havlular |
полотенце с золотым шитьем |
|
ipekli |
шелковый |
|
koltuklarına girer |
подхватывают под руки |
|
kurna başına götürüp |
подводя до ванночки в стене |
|
kızarlar, paranın azlığından |
разозлились, стали |
жаловаться |
şikâyet ederler |
на то, что мало денег (заплатил) |
|
dönüp der ki |
обернувшись, говорит |
|
geçen sefer aldığınız para |
прошлый раз вы |
получили |
bugünkü hizmetinizin parası |
деньги за сегодняшную услугу |
Borç
Alacaklarından kurtulmak için intihardan başka çare bilmeyerek kendini denize attı. Vakit gece olmasına rağmen o sırada deniz kenarından bir yolcu geçmiş olayı görmüştür. Hemen denize atladı, zavallıyı sudan çıkardı. Sonra:
Sizin talihiniz varmış, dedi. Ben olmasaydım boğulacaktınız! Canınızı bana borçlusunuz.
Adamcağız hazin hazin bakmış ve:
Bir de bu borç eksikti! diye mırıldanmıştır.
Faydalı deyimler |
|
|
|
intihar |
самоубийство |
kendini denize attı |
бросился в море |
deniz kenarı |
кромка моря |
olay |
происшествие, случай |
talihiniz var |
вам повезло |
olmasaydım boğulacaktınız |
если бы не я, вы бы утонули |
hazin hazin |
грустно |
bir de bu eksikti |
только этого не хватало |
Ahlâk Dersi
Küçük Salamon, okuldan iki gözü iki çeşme dönmüştü. Babası, niye ağladığını sorunca hıçkıra hıçkıra cevap verdi:
Öğretmen ahlâk nedir diye sordu. Bilemediğim için bana sıfır verdi.
134
İyi etmiş. Öğrenseydin dedi babası. Gel sana anlatayım, dinle. Mesela, bir müşteri geldi dükkana, mal aldı. Giderken de tezgâhta içi para dolu cüzdanını unuttu.
İşte ahlâk burada başlar. Bu cüzdanı ne yapacaksın? Yalnız kendine mi saklayacaksın yoksa ortağınla mı paylaşacaksın?...
Faydalı deyimler
iki gözü iki çeşme dönmüştü |
вернулся весь в слезах |
niye ağladığını sorunca |
когдаспросил, почемуонплачет |
hıçkıra hıçkıra cevap verdi |
всхлипывая, ответил |
ahlâk |
мораль |
öğrenseydin |
тебе следовало бы знать |
müşteri |
клиент; покупатель |
mal aldı |
купил товар |
tezgâhta içi para dolu |
забыл на прилавке бумажник, |
cüzdanını unuttu |
набитый деньгами |
cüzdanı ne yapacaksın |
что ты сделаешь с бумажником |
saklayacaksın |
спрячешь |
ortağınla paylaşacaksın |
поделишься с компаньоном |
|
Rakamlar |
Matematik dersi. Öğretmen:
Örneğin bir adam, bir evi on iki günde yaparsa, on iki kişi bir günde yapar.
Ali parmak kaldırır:
Öğretmenim 288 kişi evi bir saatte, 17.280 kişi bir dakikada yapabilir.
Ve bir gemi okyanusu altı günde geçerse, altı gemi de bir günde geçebilir, öyle mi?
|
|
Faydalı deyimler |
|
|
|
|
|
rakamlar |
|
|
цифры |
parmak kaldırır |
|
поднимает палец |
|
gemi |
|
|
корабль |
okyanusu |
altı |
günde |
если пересечет океан за 6 дней |
geçerse
135
Falaka
Timur birgün Hoca’ya kızmış ve adamlarını çağırarak:
Yatırın şunu falakaya, vurun üç bin beş yüz sopa ayaklarına,
demiş! Hoca:
İnsaf et, Timur, demiş. Sen ya hiç sopa yemedin, ya da sayı saymasını bilmiyorsun?
Faydalı deyimler |
|
|
||
|
|
|
||
falaka |
орудие наказания |
(человеку |
||
|
связывают ноги и бьют палкой по |
|||
|
ступням) |
|
|
|
yatırın |
уложите |
|
|
|
vurun üç bin beş yüz sopa |
дайте ему палкой 3500 ударов |
|||
insaf et |
смилуйся |
|
|
|
hiç sopa yemedin |
ты |
никогда |
не |
получал |
|
наказание палками |
|
|
|
sayı saymasını bilmiyorsun |
не умеешь считать |
|
Bu külüstürü dosta satacağım
Hız tahdidinin 60 kilometre olduğu bir yolda trafik polisi, saatte 80’le giden külüstür bir arabayı durdurur:
80’le gittiğiniz için size ceza yazıyorum. Adam yalvarır:
Lütfen ceza kâğıdına saatte 120 kilometre hızla gidiyordu diye yazar mısınız?
Trafik polisi şaşırır. Adam devam eder:
Yarın bu külüstürü bir dosta satacağım da!
Faydalı deyimler
külüstür |
допотопный (зд.: автомобиль) |
satacağım |
я собираюсь продать |
hız tahdidinin 60 kilometre |
на дороге с ограничением |
olduğu bir yolda |
скрости до 60 км |
trafik polisi |
дорожный полицейский |
durdurur |
останавливает |
136
80’le gittiğiniz için size |
я выписываю штраф за то, что |
ceza yazıyorum |
выехалисоскоростью80 кмвчас |
yalvarır |
умоляет |
ceza kâğıdı |
квитанция о штрафе |
yazar mısınız |
не могли бы вы написать |
Göl, deniz, okyanus
Gölden, denizden uzak bir köyde öğretmen, öğrencilerine göl, deniz, okyanus kavramlarını öğretmeyi düşünmüş. Bir gün yarım bardak suyla sınıfa girmiş. Çocuklara sormuş:
Çocuklar bu gördüğünüz nedir?
Yarım bardak su, öğretmenim.
Şimdi gözünüzü kapayın bakayım. Kapadınız mı?
Kapadık öğretmenim...
Bu suyu büyütün, büyütün, büyütün...
Büyüttük öğretmenim.
Ne oldu biliyor musunuz?
Bilmiyoruz öğretmenim.
Göl oldu, göl.
Yine kapayın gözlerinizi. Daha da büyütün bu suyu. Şimdi ne oldu biliyor musunuz?
Bilmiyoruz öğretmenim.
Deniz oldu.
Kapayın yine gözlerinizi.
Daha, daha, daha büyütün bu suyu. Şimdi de okyanus oldu. Öğrendiniz mi çocuklar?
Öğrendik öğretmenim.
Peki, söyle bakalım Mehmet, neymiş okyanus?
Kocaman bir bardağın içinde, yarım bardak sudur öğretmenim.
|
Faydalı deyimler |
|
|
|
|
kavram |
|
понятие |
öğretmeyi düşünmüş |
|
решил объяснить |
yarım bardak |
|
полстакана |
sınıfa girmiş |
|
вошел в класс |
137
bu gördüğünüz nedir |
что вы видите здесь |
gözünüzü kapayın bakayım |
давайте-ка закройте глаза |
büyütün |
увеличьте |
göl |
озеро |
Ben bu kılıkla mı geldiydim?
Adamların biri hamam hırsızlığı ile geçinirmiş. Bir hamama gider, yıkanırdı. Tam giyinip de parasını vereceği sırada:
Allah, Allah! Benim saat kösteğim kayboldu! Yahut da: Vay, benim kuşağım yok! diye feriyada başlardı.
Hamamcı da müessesinin namusunu kurtarmak için malının bedelini kendisine verdi.
Şehirde elli kadar büyük küçük hamam varmış. Haftada bir uğrar, hem de hamamcıların nöbet değiştirdiği günleri seçerdi.
Nihayet hamamcılar bu müşteriyi tanımışlar, nereye gelirse:
Efendim, boş havletimiz yoktur! diye kapıdan çevirirlerdi. Adam bakmış, gerçekten yıkanmak ihtiyacı olduğu için
tanıdığı bir hamamcıya gidip:
Allah aşkına, müsaade et de bir yıkanayım. Vallahi bir şeyim kayboldu demem, yemin ederim. Müşteri yıkandıktan sonra giyinme odasına gelince bohçasından elbisesinin alındığını görmez mi! Fakat söz verdiği için ses çıkarmamış. Bohçada tek eşyası kalan kuşağını beline dolanmış ve anadan doğma koridora çıkmıştır.
Bedava seyir diye toplanan hamamcılar da:
Bereket versin beyim, güle güle kirlenin! dedikleri zaman herif biraz duraklayarak demiş:
İnsaf edin, ben hamama bu kılıkta mı gelmiştim!
Faydalı deyimler
ile geçinirmiş |
перебивался тем, что |
hamam |
баня |
parasını vereceği sırada |
в момент, когда надо было |
|
платить |
saat kösteği |
цепочка от часов |
kuşak,-ğı |
кушак, пояс |
feriyada başlamak |
поднимать истошный крик |
müessese |
учреждение, предприятие |
138
namusunu kurtarmak |
защитить честь (доброе имя) |
malının bedeli |
стоимость его вещи |
nöbet değiştirdiği günleri |
выбирал дни смены дежурства |
seçerdi |
|
müşteri |
клиент |
havlet (giyinme odası) |
номер (в раздевалке бани) |
kapıdan çevirirlerdi |
выпроваживали |
gerçekten |
действительно |
ihtiyacı olduğu için |
поскольку была необходимость |
tanıdığı hamamcı |
знакомый банщик |
Allah aşkına |
ради Аллаха |
yemin ederim |
клянусь |
bohça |
узелок, котомка |
elbise |
одежда |
kalan |
оставшийся |
kuşağı beline dolanmış |
обмоталсявокругталиикушаком |
anadan doğma |
в чём мать родила |
bedava seyir |
бесплатный цирк (зрелище) |
toplanan |
собравшиеся |
bereket versin |
благословиГосподи, насчастье |
güle güle kirlenin |
на здоровье (после бани) |
dedikleri zaman |
когда произнесли |
herif |
тип, субъект |
insaf edin |
будьте людьми (помилуйте) |
kılık,-ğı |
обличие, одеяние |
Bölüm 5. Şiirler (Поэзия).
Tevfik FİKRET
(1868 1915)
Papatya
Bahar olsun da seyredin |
Весной взгляните, |
Nasıl süsler bayırları, |
как красивы на холмах |
Zümrüt gibi çayırları |
и изумрудных лугах |
Yüze güler o incecik |
кокетливо улыбающиеся |
Gelin yüzlü papatyalar, |
изящные золотоглавые |
Altın gözlü papatyalar. |
невесты ромашки. |
139
Tarlalarda hoşa giden, Sarı, turuncu, pembe, mor, Birçok dilber çiçek olur; Bence güzeldir hepsinden Gein yüzlü papatyalar, Altın gözlü papatyalar.
Yaprakları kıvır kıvır; O da ayrı bir güzellik.
Boy роs, boyun ipincecik; Hem güzel, hem de nazlıdır Gelin yüzlü papatyalar, Altın gözlü papatyalar.
Rüzgâr eser kâh o yana, Kâh bu yana, hep beraber, Dalga dalga eğilirler; Ferah verirler insana Gelin yüzlü papatyalar, Altın gözlü papatyalar.
Как не любить в полях: желтые, оранжевые, розовые, лиловые. Многие красавицы – что цветок, но для меня всех краше ромашки невесты, золотоглавые ромашки.
Какая прелесть - кудрявые лепестки, стройные с тончайшей шейкой они красивы и жеманны золотоглавые ромашки невесты.
Ветерок качает их туда, сюда.
И глядя на эти волны, радуется душа человека: ромашки невесты, золотоглавые ромашки.
Перевод: С.А. 4.10.2012
Nazım Hikmet RAN (1902 – 1963)
Kerem gibi (1930)
Hava kurşun gibi ağır!! Bağır,
bağır, bağır,
bağırıyorum.
Koşun, kurşun
140