Orlov_S_A_-_Turetskiy_yazyk_Praktikum_ustnoy_rechi_Urovni_A1-A2_2014_MGIMO-Universitet
.pdfBölüm 4. Birkaç fıkra (Анекдоты). Çok iyi
Babası Kemal’e sorar:
Sınıfta durumun nasıl, oğlum? Kemal şöyle cevap verir:
Çok iyi babacığım, sobanın yanında oturuyorum.
|
Faydalı deyimler |
|
|
|
|
sorar |
|
спрашивает |
sınıfta |
|
в классе |
durumun |
|
твоя ситуация (положение) |
nasıl |
|
какая |
oğlum |
|
сын мой |
babacığım |
|
папочка |
sobanın yanında |
|
рядом с печкой |
oturuyorum |
|
я сижу |
|
Adres tarifi |
Küçük evini kaybetti.
Polis soruyor: Yavrum senin evin nerede?
Parkın karşısında!
Peki park nerede?
Evin karşısında!
|
Faydalı deyimler |
|
|
|
|
tarif |
|
описание; объяснение |
evini kaybetti |
|
потерял свой дом |
soruyor |
|
спрашивает |
yavrum |
|
дите мое |
parkın karşısında |
|
напротив парка |
peki |
|
ладно, хорошо |
evin karşısında |
|
напротив дома |
|
Karısı biliyormuş |
Adamın biri, trafik kazasında yaralanır. Yardım için polis gelir ve:
Adınızı söyleyin de karınıza haber verelim, diye sorar.
111
Yaralı cevap verir:
Zahmet etmeyin efendim, karım benim adımı bilir.
Faydalı deyimler |
|
|
|
adamın biri |
один человек |
trafik kazasında |
в аварии на дороге |
yardım için |
чтобы оказать помощь |
polis gelir |
приезжает полицейский |
ve adama sorar |
и спрашивает у него |
adınızı söyleyin |
скажите ваше имя |
de karınıza haber verelim |
и мы сообщим вашей жене |
yaralı adam |
пострадавший |
cevap verir |
отвечает |
zahmet etmeyin efendim |
не трудитесь, господин |
karım benim adımı bilir |
жена знает мое имя |
Suçlu
Hâkim sorar: Beyefendiyi niye dövdün?
Suçlu: Bana su aygırı, dedi efendim.
Ne zaman?
Bir yıl önce.
Sen adamı bugün dövmüşsün.
Efendim, su aygırının ne olduğunu yeni öğrendim ki.
Faydalı deyimler |
|
|
|
suçlu |
(право)нарушитель |
hâkim |
судья |
niye |
зачем |
dövdün |
ты побил |
su aygırı |
гипопотам |
bana dedi |
назвал меня |
bir yıl önce |
год назад |
bugün dövmüşsün |
ты поколотил сегодня |
ne olduğunu yeni öğrendim |
совсемнедавноузнал, чтоэтотакое |
Hangisi uzak
Öğretmen, Zeynep’e sorar:
Söyle bakalım yavrum, Hindistan mı daha uzaktır, Ay mı?
112
Hindistan, efendim.
Nasıl olur, kızım?
Öğretmenim, Ay’ı görebiliyoruz, ama Hindistan’ı hiç göremiyoruz.
Faydalı deyimler |
|
|
|
hangisi |
который (из) |
uzak |
далекий, зд.: дальше |
Zeynep’e sorar |
спрашивает у Зейнеп |
söyle bakalım |
скажи-ка |
Hindistan |
Индия |
аy |
луна |
efendim |
(мой) господин |
Nasıl olur? |
(Ну) как это? |
kızım |
доченька |
Ay’ı görebiliyoruz |
Луну мы можем видеть |
Hindistan’ı hiç göremiyoruz. |
Индиювидетьникакнеможем |
Hangisi büyük?
Öğretmen, sosyal bilgiler dersinde bir öğrenciye sorar:
Söyle yavrum, okyanuslar mı büyük, karalar mı?
Karalar öğretmenim.
Ama nasıl olur?
Tabiî. Okyanusun altında karalar yok mu, öğretmenim?
Faydalı deyimler
Hangisi büyük? |
Который из них больше? |
sosyal bilgiler dersinde |
на уроке социологии |
söyle |
скажи |
yavrum |
дитя мое |
Okyanuslar mı büyük |
Океаны больше ли суши? |
karalar mı? |
|
Ama nasıl olur? |
Но как это? |
tabii |
конечно |
okyanusların altında |
под океанами |
karalar yok mu |
разве нет суши |
113
Yine acıkmış
Dilenci, bir evin kapısını çalarak, biraz ekmek istemiş. Ev sahibi kadın:
Ayol, sana sabahleyin ekmek vermedim mi? demiş. Dilenci:
Evet, verdiniz ama, ben günde iki kere acıkıyorum, cevabını vermiştir.
Faydalı deyimler |
|
|
|
yine |
снова |
acıkmış |
проголодался |
dilenci |
попрошайка, нищий |
bir evin kapısını çalarak |
постучав в дверь дома |
biraz ekmek istemiş |
попросил немного хлеба |
ev sahibi kadın |
хозяйка дома |
Ayol, sana sabahleyin ekmek |
Послушай, разве я тебе |
vermedim mi? |
утромне давала хлеба? |
evet, verdiniz ama |
ну да, давали, но |
günde iki kere acıkıyorum |
мнехочетсяестьдваразавдень |
cevabını vermiştir |
дал ответ |
Balayı seyahati
Bir adam seyahate çıkmıştı. Biletini kontrol eden memur:
Bunda balayı seyahatinde olduğunuz yazılı. Halbuki tek başınızasınız, dedi.
Biz zengin değiliz. İki kişi seyahate çıkacak kadar paramız yoktur. Bu yüzden balayı seyahatine tek başıma çıkmaya karar verdik.
Faydalı deyimler
balayı |
медовый месяц |
balayı seyahati |
свадебное путешествие |
biletini kontrol eden memur |
чиновник, проверяющий его |
|
билет |
...olduğunuz yazılı |
написано, что вы... |
halbuki |
при этом, однако |
tek başınızasınız |
вы один |
114
zengin değiliz |
мы не богатые |
iki kişi seyahate çıkacak kadar |
чтобы поехать вдвоем в путе- |
|
шествие |
paramız yoktur |
у нас денег нет |
bu yüzden |
по этой причине |
tek başıma çıkmaya |
поехать мне одному |
karar verdik |
мы решили |
Spor araba umuyordu
Kadın, kırtasiyeciye gelir, on sekiz yaşındaki oğlunun yaşgünü için çok güzel bir dolmakalem ister...
Kırtasiyeci, dolmakalemlerin en güzelini seçer. Kalemi verirken de övmekten geri kalmaz:
Şahane bir kalem, oğlunuza tam bir sürpriz olacak. Kadın cevaplar:
Haklısınız, dolmakalem değil de, spor bir araba umuyordu.
|
Faydalı deyimler |
|
|
|
|
spor araba umuyordu |
надеялся на спорткар |
|
kırtasiyeci |
|
продавецканцелярскихтоваров |
kırtasiyeciye gelir |
заходит в канцтовары |
|
on sekiz yaşındaki |
восемнадцатилетний |
|
oğlunun yaşgünü için |
на день рождения сына |
|
dolmakalem ister |
просит авторучку |
|
-in en güzelini seçer |
выбираетсамуюкрасивуюиз... |
|
verirken de |
|
но передавая |
övmekten geri kalmaz |
несдержался, чтобыпохвалить |
|
şahane |
|
великолепный (царский) |
tam bir sürpriz olacak |
вот уж будет сюрприз |
|
haklısınız, |
dolmakalem |
вы правы, не авторучку, а... |
değil de...
Niçin geç kalmış
Bir doktor, geceleri uzak yere hastaya çağırırlarsa, yanına tabanca alırdı. Bir gece yine çağırırlar.
Doktor gider, yarı yolda tabancasını almadığını hatırlayarak, evine döner, tabancasını aldıktan sonra hastaya gider.
Hastanın karısı: Niçin geç kaldınız? diye sorar.
115
Tabancamı almayı unutmuştum da ondan.
Kocamı ilâçla öldürmezseniz tabanca ile mi öldüreceksiniz?
|
Faydalı deyimler |
|
|
||
|
|
|
|||
niçin geç kalmış (...dınız) |
почему задержался(ись) |
|
|||
geceleri |
|
по ночам |
|
|
|
uzak yere |
|
в дальнее место |
|
||
hastaya çağırırlarsa |
если вызывали к больному |
||||
yanına tabanca alırdı |
брал с собой пистолет |
|
|||
bir gece yine çağırırlar |
раз ночью снова вызывают |
||||
yarı yolda |
|
на полпути |
|
|
|
tabancasını |
almadığını |
вспомнив, что не взял пистолет |
|||
hatırlayarak |
|
|
|
|
|
evine döner |
|
возвращается домой |
|
||
aldıktan sonra |
|
и взяв |
|
|
|
hastanın karısı |
|
жена больного |
|
|
|
Niçin geç kaldınız? |
Почему вы задержались? |
|
|||
tabancamı almayı |
забыл взять пистолет |
|
|||
unutmuştum |
|
|
|
|
|
da ondan |
|
да потому, что |
|
|
|
kocamı ilâçla öldürmezseniz |
если |
не |
уморите |
мужа |
|
|
|
лекарством |
|
|
|
tabanca ile mi |
|
вы что, убъете его из пистолета |
|||
öldüreceksiniz |
|
|
|
|
|
|
|
Gözlük |
|
|
|
Bir köylü şehirde gözlük aradı. Gözlükçü bir türlü beğendiremezdi. En iyi gözlükleri çıkardığı halde köylü, elindeki gazeteye bakarak okuyamadığını söylerdi.
Gözlükçü şüpheye düşerek köylüye okuma bilip bilmediğini sorunca:
Okuyabilsem gözlüğe ihtiyacım olur muydu, cevabını alır.
Faydalı deyimler
gözlükçü |
|
продавец очков |
köylü şehirde gözlük aradı |
|
крестьянин в городе искал очки |
bir türlü |
|
никак |
beğendiremezdi |
|
не мог угодить (чтобы понра- |
|
116 |
|
вились) |
en iyi gözlükleri çıkardığı |
хотя и доставал самые лучшие |
halde |
очки |
elindeki gazeteye bakarak |
глядя в газету у него в руках |
okuyamadığını söylerdi |
говорил, чтонеможетпрочитать |
şüpheye düşerek |
заподозрив (неладное) |
okuma bilip bilmediğini |
спросил, умеет ли тот читать |
sorunca |
|
оkuyabilsem |
если бы я умел читать |
Gözlüğe ihtiyacım olur muydu? |
Была бы мне нужда в очках? |
cevabını alır |
получил ответ |
Kendisi de mecbur olur
Cömert zenginlerden birine, bir dostu şöyle bir mektup yazmış: “Çok parasızım. Yüz liram olmadığı için kendimi asmaya mecbur kalacağım”.
Zengin de şu cevabı yazmış: “Sana yüz lirayı gönderirdim. Fakat bu haber ortaya yayılırsa, herkes benden yüz lira ister ve sonra ben de kendimi asmıya mecbur kalırım”.
|
|
Faydalı deyimler |
|
|
|
||
kendisi de mecbur olur |
сам будет вынужден |
||
cömert |
|
|
щедрый |
zenginlerden birine |
|
одному из богачей |
|
bir dostu |
|
|
один его друг |
şöyle bir mektup yazmış |
написал такое письмо |
||
parasızım |
|
|
я без денег |
yüz liram olmadığı için |
из-затого, чтонеимею100 лир |
||
kendimi |
asmaya |
mecbur |
буду вынужден повеситься |
kalacağım |
|
|
|
şu cevabı yazmış |
|
написал следующий ответ |
|
sana ... gönderirdim |
|
я бы тебе отправил ... |
|
haber ortaya yayılırsa |
если весть разнесётся |
||
herkes benden ... ister |
каждый попросит у меня ... |
||
kendimi |
asmıya |
mecbur |
буду вынужден сам повеситься |
kalırım |
|
|
|
117
Kurt
Bayan, kürkçü dükkanına gelmiş. Satıcı, bayanın önüne tilkileri serdi.
Bayan:
Hayır, dedi, ben kurt istiyorum. Satıcı, bir iki kurt derisini getirdi. Bayan:
Ben, dedi, canlı kurt istiyorum. Satıcı yukarıya seslendi:
Patron, seni istiyorlar!
Faydalı deyimler |
|
|
|
kurt,-du |
волк |
bayan |
дама |
kürkçü dükkanı |
магазин меховщика |
satıcı |
продавец |
önüne tilkileri serdi |
разложил перед ней лис |
ben kurt istiyorum |
я хочу волка |
bir iki kurt derisini getirdi |
принес пару волчьих шкур |
canlı kurt istiyorum |
я хочу живого волка |
yukarıya seslendi |
крикнул наверх |
Patron, seni istiyorlar! |
Патрон, туттебяспрашивают! |
Beraber dilenelim
Kahvede oturan birisine bir dilenci gelmiş:
Allah rızası için bana bir kuruş!
Yok!
On para ver!
O da yok! Öyle ise bir sigara lütfet de içeyim!
O da yok!
Ne duruyorsun be adam! Kalk da beraber dilenelim sözü bağlamış.
|
Faydalı deyimler |
|
|
|
|
kahvede oturan birisine |
|
к одному из сидящих в кафе |
Allah rızası için |
|
ради Аллаха |
bana bir kuruş |
|
(подайте) мне 1 куруш |
|
118 |
on para |
10 пара ( рублей) |
bir sigara lütfet de içeyim |
пожалуйста, 1 сигарету, я |
|
покурил бы |
ne duruyorsun be adam |
слушай, что ты сидишь |
kalk da beraber dilenelim |
вставай, пошли вместе поби- |
|
раться |
sözü bağlamış |
добавил |
İş adamı
Meşhur iş adamı ölüm yatağında idi. Tek mirasçısı oğlunu yanına çağırarak:
Daima doğru ve tedbirli ol, diye vasiyet etti. Doğruluktan ve tedbirden ayrılmazsan bütün işlerinde muvaffak olursun.
Peki babacığım. Fakat doğruluk nedir?
Oğlum, doğruluk bütün taahhütlerini yerine getirmektir.
Anladım, babacığım. Peki, tedbir nedir?
Hiç bir taahhüde girmemektir, oğlum.
Faydalı deyimler |
|
|
|
meşhur iş adamı |
известный бизнесмен |
ölüm yatağında idi |
был на смертом одре |
tek mirasçısı |
единственный его наследник |
oğlunu yanına çağırarak |
подозвав к себе своего сына |
daima doğru |
всегда честный |
tedbirli ol |
будь предусмотрительным |
vasiyet etti |
завещал |
doğruluktan ve tedbirden |
если не станешь отступать от |
ayrılmazsan |
честности и расчетливости |
muvaffak olursun |
преуспеешь |
anladım, babacığım |
я понял, папочка |
taahhütlerini yerine getirmek |
выполнять свои обязательства |
taahhüde girmemek |
не брать (на себя) обязательств |
Elbet, bir budala çıkar
Küçük bir manav çırağı, bir el arabasına karpuz doldurmuş bir yokuştan çıkarmağa uğraşırmış. Yoldan geçen bir adam çocuğun
119
haline acımış, yardım etmiş. Güçlükle arabayı yokuşun başına çıkarmışlar.
Adamcağız yüzünün terini silerek sormuş:
Oğlum, senin ustan nasıl adamdır? Senin kadar bir çocuk bu kadar yükü taşıyabilir mi? Ben bunu götüremem, demedin mi?
Dedim, ama...
Amması ne?
Elbet bir budala çıkar, sana yardım eder, dedi.
Faydalı deyimler
Elbet, bir budala çıkar |
наверняка найдется дурак |
manav çırağı |
подручный торговца фруктами |
el arabasına karpuz doldurmuş |
нагрузил тележку арбузами |
yokuştan çıkarmağa |
старался затащить на горку |
uğraşırmış |
|
yoldan geçen |
проходивший мимо |
haline acımış yardım etmiş |
пожалел и помог ему |
güçlükle |
с трудом |
adamcağız |
бедняга |
yüzünün terini silerek |
стирая с лица пот |
ustan nasıl adam |
что за человек твой хозяин |
senin kadar bir çocuk bu |
такой ребенок, как ты, может |
kadar yükü taşıyabilir mi |
ли везти вот такой груз |
bunu götüremem demedin mi |
тынеговорил(ему): яэтонеувезу |
sana yardım eder |
тебе поможет |
Biraz da çocuklara kalsın
Dalgınlığıyla meşhur Maarrif Nazırı Emrullah Efendi, köydeki evine gitmek için bir akşam trene biner, oturur. Biraz sonra, mendilini çıkarmak için elini paltosunun cebine sokar. Cebinde fıstık olduğunu görür. “Ya, almışım” diyerek, yemeğe başlar. Nihayet tren ilk istasyona gelir.
Yanındaki adam nezaketle: “Efendi Hazretleri! Müsaade edin, biraz da bizim çocuklara kalsın!” deyince Emrullah Efendi, komşusunun cebinden fıstık yediğini anlar ve tabii mahcup olur.
120