Orlov_S_A_-_Turetskiy_yazyk_Praktikum_ustnoy_rechi_Urovni_A1-A2_2014_MGIMO-Universitet
.pdfFaydalı deyimler
dalgınlığıyla meşhur Maarrif Nazırı
köydeki evine gitmek için
trene biner, oturur
biraz sonra
mendilini çıkarmak için elini paltosunun cebine
sokar
fıstık olduğunu görür Ya, almışım diyerek yemeğe başlar nihayet
tren ilk istasyona gelir
yanındaki adam nezaketle Efendi Hazretleri müsaade edin çocuklara kalsın
komşusunun cebinden fıstık yediğini anlar
ve tabii mahcup olur
известныйсвоейрассеянностью министр просвещения собираясь поехать домой в
деревню садится в поезд, устраивается
на сиденье немного погодя
чтобы достать носовой платок засовывает руку в карман
пальто находит фисташки
говорит «оказывается я взял» принимается их есть наконец
поезд приходит на первую станцию
человек, сидящий рядом вежливо Ваше превосходительство позвольте
надо, чтобы и детям осталось понимает, что ел фисташки из
кармана соседа и, конечно же, конфузится
Tek çare
Yavrum, farzedelim ki babanın kasaba 80 lira, manava 45 lira, bakkala da 110 lira boru, ev sahibine de 60 lira borcu var. Bu işin içinden nasıl çıkarsın?
Vallahi babam! Ben “Bu mahalleden artık taşınmalı” derim.
|
Faydalı deyimler |
|
|
|
|
Yavrum |
|
деточка |
farzedelim ki |
|
предположим, что |
kasap,-bı |
|
мясник |
manav |
|
торговец фруктами |
121
bakkal |
бакалейщик |
borç,-cu |
долг |
ev sahibi |
хозяин дома |
bu işin içinden nasıl çıkarsın |
кактывыпутаешьсяизэтогодела |
vallahi |
ей-богу |
mahalle |
квартал |
taşınmalı derim |
я так скажу: надо переезжать |
İşin doğrusu
Küçük bir memur, dairesinde on beş yıl sessizce çalıştıktan sonra patronun yanına gelip der:
Ortalığın halini biliyorsunuz. Gece gündüz çalışıyorum. Onun için rica ederim, benim aylığımı arttırınız!
Patron da şu cevabı verir:
Senden daha rahat yaşıyan, senden daha az iş gördüğü halde para kazanan kimse var mı? Hiç de söylediğin kadar çalışmıyorsun! İstersen hesabını yapayım:
Bak, bir yılda 365 gün vardır. Her gün sekiz saat uyursun. Uyku ile geçirdiğin zaman 122 gün tutar. Geriye 243 gün kalır. Bunun sekiz saatini kendi işlerine kendi rahatına harcarsın. Kaldı mı 121 gün? Her gün bir saat yemek vakti veririm. Bu da 15 gün eder ve geriye 106 gün kalır. Çalışmadığın 52 Pazar gününü de çıkar, kaldı mı 54 gün? Cumartesi günleri öğleden sonraları da serbestsin. Bu da 26 gün tutar ve geriye 28 gün kalır. Her yaz iki hafta tatilin vardır, bir hafta hastalıklı geçirirsin. Resmi tatil günlerini de hesapla.
Şimdi bütün bu hesapları yaptıktan sonra düşün, ne yüzle benden aylığının arttırılmasını istiyorsun?
İşin doğrusunu ararsan, sen bana borçlusundur. Ben senden geriye para istemeliyim!
Faydalı deyimler
işin doğrusunu ararsan |
если поищешь правильное |
|
решение |
sessizce çalıştıktan sonra |
проработав без претензий |
ortalığın halini biliyorsunuz |
вы все знаете |
gece gündüz çalışıyorum |
работаю день и ночь |
122
onun için rica ederim |
поэтому прошу |
|
||
benim aylığımı arttırınız |
увеличьте мое жалование |
|||
senden daha rahat yaşıyan |
кто бы жил более припеваючи, |
|||
|
|
чем ты |
|
|
az iş gördüğü halde para |
меньше был занят делом, да |
|||
kazanan kimse |
|
ещё и деньги получал |
||
söylediğin kadar çalışmıyorsun |
ты не настолько трудишься, |
|||
|
|
как говоришь |
|
|
istersen hesabını yapayım |
хочешь, я посчитаю |
|||
sekiz saat uyursun |
ты 8 часов спишь |
|
||
uyku ile geçirdiğin zaman |
время, которое ты проводишь |
|||
|
|
во сне |
|
|
122 gün tutar |
|
составляет 122 дня |
||
geriye 243 gün kalır |
остается 243 дня |
|
||
kendi rahatına harcarsın |
ты тратишь на свое удовольст- |
|||
|
|
вие |
|
|
bir saat yemek vakti veririm |
1 час я выделяю на обед |
|||
15 gün eder |
|
получается 15 дней |
||
çalışmadığın 52 Pazar gününü |
вычти 52 выходных дня, когда |
|||
çıkar |
|
ты не работаешь |
|
|
Cumartesi günleri öğleden |
по субботам после обеда ты |
|||
sonraları da serbestsin |
свободен |
|
||
her yaz iki hafta tatilin var |
каждое лето 2 недели у тебя |
|||
|
|
отпуск |
|
|
bir hafta hastalıklı geçirirsin |
неделю |
ты проводишь по |
||
|
|
болезни |
|
|
resmi tatil günleri hesapla |
посчитай |
официальные |
||
|
|
праздничные дни |
|
|
düşün, ne yüzle |
|
подумай, с какой стати |
||
aylığının |
arttırılmasını |
ты |
просишь |
увеличить |
istiyorsun |
|
месячную зарплату |
||
geriye para istemeliyim |
(это) я должен потребовать у |
|||
|
|
тебя вернуть деньги |
Geldiğimi neden biliyorsunuz
Efendinin biri ahbaplarından birine ziyarete gelmişti. Kapıyı çaldı çaldı açmadılar. Anlaşıldığına göre evde kimse yok.
123
Efendi, uzakça bir yerden gelmiş olduğu için pek ziyade hiddetlenerek kapının üzerine “Eşek” kelimesini yazdı.
Birkaç gün sonra yolda evin sahibine rastladı. Aralarında şu konuşma oldu:
Geçen gün size ziyarete gelmiştim, ne yazık ki bulamadım.
Evet, öyle olmuş.
Vay! Siz geldiğimi neden biliyorsunuz?
Kapıya lütfen isminizi yazmakla teşrifinizi ihbar buyurmuştunuz!
Faydalı deyimler |
|
||
|
|
||
Geldiğimi neden |
Откуда вы знаете, что я |
||
biliyorsunuz? |
приходил? |
|
|
ahbaplarından birine ziyarete |
пришел |
навестить |
одного из |
gelmiş |
своих приятелей |
|
|
kapıyı çaldı çaldı açmadılar |
стучал, стучал в дверь не |
||
|
открыли |
|
|
anlaşıldığına göre |
понятно, что |
|
|
uzakça bir yerden gelmiş |
поскольку приехал издалека |
||
olduğu için |
|
|
|
pek ziyade (çok) |
порядком разозлился |
||
hiddetlenerek |
|
|
|
eşek |
осёл |
|
|
evin sahibine rastladı |
случайновстретилхозяинадома |
||
aralarında şu konuşma oldu |
между |
ними |
состоялся |
|
следущий разговор |
|
|
size ziyarete gelmiştim |
пришел вас навестить |
||
ne yazık ki bulamadım |
жаль, что не застал |
|
|
kapıya lütfen isminizi |
любезно |
написав |
на двери |
yazmakla |
ваше имя |
|
|
teşrifinizi ihbar |
изволили известить о том, что |
||
buyurmuştunuz |
оказали честь (посещением) |
Fütürist ressam
Ne resmi yapıyorsunuz?
Otlıyan bir keçi resmi yapıyorum.
Peki, amma ben ota benzer bir şey göremiyorum.
124
Keçi yemiş bitirmiş, kardeşim.
Fakat keçiye de benzer bir şey görmüyorum!
Yiyecek ot kalmadığı için başka bir tarlaya gitmiş.
Faydalı deyimler
fütürist ressam |
художник-абстракционист |
ne resmi yapıyorsunuz |
что вы рисуете |
otlıyan bir keçi |
пасущаяся коза |
ota benzer bir şey |
я не вижу, что-то похожее на |
göremiyorum |
траву |
yemiş bitirmiş, kardeşim |
все съела, братец |
yiyecek ot kalmadığı için |
поскольку не осталось травы, |
|
чтобы пастись |
tarla |
поле |
|
Deli akıllı |
Hasta kendisini arpa sanıyordu. Nerede bir tavuğa rastlasa, kendisini yutmasından korktuğu için kaçıyordu. Nihayet akıl hastenesine getirdiler. Orada iyi oldu. Hastaneden çıkacağı gün doktora teşekkür ederek Allaha ısmarladık, dedi.
Doktor gülerek:
Nasıl, artık kendinizi arpa sanmıyor musunuz? sordu. Hasta:
Ne münasebet doktor efendi. O zaman hastaydım. Şimdi sayenizde iyileştim.
Evine giderken yolda yine bir tavuğa rastladı. Yine alabildiğine kaçmağa başladı.
Ne var, ne oluyorsunuz? diye soranlara:
Tavuk, tavuk var. İşte şurada, arkamda, diyordu.
Delirdiğine hükmedilerek yine akıl hastanesine getirildi. Doktor, onu görünce:
Ben sizin iyi olduğunuzu zannettim. Nasıl, arpa olmadığınızı halâ anlamadınız mı? diye sordu.
Anladım, anladım doktor bey!
Eee! Tavuktan niye korktunuz öyleyse?
Ben arpa olmadığımı anladım. Fakat bakalım tavuk da anladı mı?
125
Faydalı deyimler
deli aklı
kendisini arpa sanıyordu bir tavuğa rastlasa yutmasından korktuğu için
kaçıyordu
nihayet akıl hastenesine getirdiler
iyi oldu çıkacağı gün
doktora teşekkür ederek gülerek sordu
ne münasebet sayenizde iyileştim alabildiğine arkamda
delirdiğine hükmedilerek
onu görünce
sizin iyi olduğunuzu zannettim
Halâ anlamadınız mı? tavuktan niye korktunuz
öyleyse bakalım
сумасшедший или в своем уме думал, что он ячменное зерно если встречалась курица убегал, потому что боялся, что
она его проглотит наконец привезли его в
сумасшедший дом выздоровел
в день, когда он должен был выйти
поблагодарив врача улыбаясь, спросил с какой стати
благодаря вам я вылечился что было сил сзади меня
вынесли решение о том, что он тронулся рассудком
увидев его я решил, что вы выздоровели
Вы все еще не поняли?
в таком случае, почему вы испугались курицы
а вот
Şalvar parası
Nasrettin Hoca bir gün çarşıya gelir. Çarşıda bir şalvarı 15 akçeye pazarlık eder. Parasını vereceği sırada kendi şalvarının pek eski olmadığını, onun yerine hafif bir cübbe alması daha münasip olacağını düşünür. Dükkâncıya:
Şalvar almaktan vazgeçtim, onun yerine bana 15 akçelik bir cübbe ver, der. Dükkâncı:
Pekâla, deyip Hocaya göre bir cübbe çıkarır verir.
Hoca alıp giderken dükkâncı:
Hoca efendi, para vermedin! der.
126
Hoca: Acayip be, onun yerine şalvarı bıraktım ya! der. Dükkâncı:
Canım, efendim! Şalvara da para vermedin ki! deyince, Hoca büyük bir hayretle:
Aman, Allah! bu dükkâncılar ne tuhaf adamlar, şalvarı almadım ki, para vereyim, demiştir.
|
|
Faydalı deyimler |
|
|
|
|
|
şalvar |
|
|
шаровары |
çarşı |
|
|
рынок |
akçe |
|
|
серебряная монета (османск.) |
pazarlık eder |
|
торгуется |
|
parasını vereceği sırada |
когда пришло время платить |
||
eski olmadığını |
|
еще не старые |
|
cübbe |
|
|
накидка, балахон |
münasip olacağını düşünür |
подумал, что лучше будет |
||
almaktan vazgeçtim |
|
я передумал покупать |
|
alıp giderken dükkâncı |
когда он забрал и собрался |
||
|
|
|
уходить, дюкканщик |
acayip be... |
|
странный ты... |
|
onun |
yerine |
şalvarı |
за неё я ведь отдал шаровары |
bıraktım ya |
|
|
|
hayretle |
|
|
с удивлением |
ne tuhaf adamlar |
|
что за странные люди |
|
şalvarı almadım ki, para |
я же не взял шаровары, чтобы |
||
vereyim |
|
|
теперь мне платить деньги |
Hocanın tavsiyesi
Hoca’ya komşularından bir fakir adam bir gün gelip müracaat etmiş:
Aman komşu! Pek sıkıntıdayım.
Ne gibi? Hayrola!
Benim bir karım, iki çocuğum var, bir de kendim. Dört nüfusuz. Bir keçim, bir de ineğim var. Bütün bu canlıları barındırmak için küçücük bir oda, bir de hayvanları bağladığımız daracık avludan başka yerim yok. Çok sıkılıyoruz. Buna bir çare bulasın diye sana geldim.
127
Hoca bir müddet düşündükten sonra:
Bu gece keçiyi odaya al! demiş. Adamcağız:
Aman, nasıl olur! demeye kalkmış. Hoca hemen karşılamış:
Yoo! Ya sözümü dinle, itiraz etme. Yahut itiraz edeceksen bana gelme! Sen dediğimi yap da yarın gel.
Adam, peki Hocam, demiş gitmiş. O akşam keçiyi odaya almış ve ertesi gün Hoca’ya varmış:
Hoca sormuş:
Ne yaptın bakalım?
Hocacığım. Dediğin gibi keçiyi odaya aldık, lâkın çok
sıkıldık.
Yaa? Öyle ise bu akşam ineği de odaya al...
Komşu bu teklife de uyarak ineği de odaya almış ve ertesi gün Hoca’nın “Ne yaptın komşu?” sualine:
Vallahi Hoca Efendi! Bir şey demiyeceğim, amma çok sıkıldık, gözümüze uyku girmedi. Harap olduk.
Hoca, Vaa... Vav vah! O halde bu akşam keçiyi dışarıya bırak, demiş.
Adam keçiyi dışarı bırakmış ve ertesi gün gelip Hoca’ya:
Neyse bu akşam biraz gözümüzü kapayabildik. Dün akşamın yorgunluğu vardı da. Lâkın gene sıkışık haldeyiz, demiş.
Hoca buna:
Peki. Bu akşam ineği de dışarı koy! tavsiyesinde bulunmuş. Köylü o akşam ineği de dışarı bırakmış ve ertesi sabah
erkenden Hoca’ya koşup ellerini öperek:
Hocam! Allah senden razı olsun! Dün akşam bir rahat uyku uyuduk. Şimdi artık çok rahatız, demiş.
|
Faydalı deyimler |
|
|
|
|
tavsiye |
|
совет |
müracaat etmiş |
|
обратился |
Aman komşu |
|
помоги (зд.: пощади), сосед |
sıkıntıdayım |
|
я в затруднённом положении |
ne gibi, hayrola |
|
что такое, здравствуй |
128
dört nüfusuz |
нас четверо душ |
keçi |
коза |
inek |
корова |
bu canlıları barındırmak |
содержать эти существа |
hayvanları bağladığımız |
где привязываем животных |
bir çare bulasın diye |
чтобы ты нашел средство (зд.: |
|
выход) |
bir müddet düşündükten |
поразмыслив какое-то время |
sonra |
|
аdamcağız |
несчастный, бедняга |
Aman, nasıl olur |
пощади, да как это можно |
demeye kalkmış |
попытался сказать |
karşılamış |
ответил, отпарировал |
itiraz etme |
не возражай |
dediğimi yap |
делай, что говорю |
ertesi gün |
на следующий день |
lâkın |
однако |
sıkıldık |
натерпелись |
bu teklife uyarak |
следуя этому предложению |
uyku |
сон |
harap olduk |
мы в разбитом состоянии |
gözümüzü kapayabildik |
смогли сомкнуть глаза |
dün akşamın yorgunluğu |
усталость с прошлой ночи |
gene sıkışık haldeyiz |
опять в тесноте |
ellerini öperek |
целуя ему руки |
Allah senden razı olsun |
да благословит тебя Аллах |
Yüksek mahkemede
Bir Bektaşi, komşusunun keçisini kesmiş yemiştir. Günü gelince ahirette Ulu Tanrı:
Gel bakalım, demiş. Sen komşunun keçisini yemişsin!
Hâşâ! Yarabbi, yemedim işte.
İyi amma, ben yediğini bilirim.
Yarabbi, hâkim gördüğü davada şahitlik yapar mı? Bu cevabı haklı bulan Tanrı:
Peki, öyleyse keçinin sahibine soralım. Bak, keçinin sahibi de keçi yediğini şehadet ediyor! der.
129
Allahım! Bir adam hem davacı hem şahit olur mu?
Bu sözün de doğruluğunu gören Tanrı, bu sefer emretmiş:Getirin şu keçiyi!
Keçi gelmiş. Allah bunu Bektaşiye göstererek:
İşte keçi! Şimdi şehadet edecek.
Ne zahmet! Ulu Tanrım! Madem ki keçi burada. Ver sahibine de benim yakamı bırak! demiştir.
|
|
Faydalı deyimler |
|
|
|
|
|
yüksek mahkemede |
|
на суде Всевышнего |
|
günü gelince |
|
когда пришёл его (Судный) |
|
|
|
|
день |
ahiret |
|
|
загробный мир |
Ulu Tanrı |
|
Великий Творец |
|
Yarabbi |
|
|
Господи |
hâşâ |
|
|
боже упаси |
ben yediğini bilirim |
|
я (же) знаю, что ты съел |
|
gördüğü davada |
|
на процессе, который он ведёт |
|
şahitlik yapar mı |
|
разве может быть свидетелем |
|
haklı bulan |
|
признавший правильным |
|
keçi |
yediğini |
şehadet |
свидетельствует, что ты съел |
ediyor |
|
|
козу |
davacı |
|
|
истец |
şahit,-di |
|
|
свидетель |
bu sefer emretmiş |
|
на этот раз приказал |
|
ne zahmet |
|
не стоит (трудиться) |
|
madem ki |
|
раз уж |
|
yaka |
|
|
воротник |
benim yakamı bırak |
|
отпусти меня |
Kul Allah
Cevizleri bölüşürken aralarında kavga çıkaran çocuklar Hoca’ya gitmişler.
Hoca:
Kul taksimi mi istersiniz, Allah taksimi mi? diye sorunca, çocuklar, daha haklı olur diye Allah taksimi istemişler.
130