- •Süleyman demirel üniversitesi
- •İnsanı çağı yetiştirir. Kim kötü yetişirse çağdaşları da onun kadar suçludur. Abay Kunanbayoğlu
- •Abayın Güzel Sözleri
- •İyİlİk Yapmak
- •"İnsan nasıl düşünürse öyledir"
- •Düşünce ve İnancın Gücü
- •Tebessüm, bedavadır, alanı mutlu eder, vereni üzmez.
- •Nasrettin Hoca Hikayesi
- •Guinness rekorlar kitabi’nin öyküsü
- •Kalbinizin sesini dinleyin
- •Kalbinizin sesini dinleyin.
- •İçkinin girdiği yerden akıl, ahlâk ve utanma kaçar.
- •Komşu komşunun külüne muhtaçtır.
- •Komşuluk kültürümüz
- •Bir işi elde tutmak için her fedakarlığı göze alan, insanları idare eden, başarınca da bir yatak bir elbise ile yetinen adam hatırlanmaya layıktır.
- •Garcia’ya mektup
- •Bir damla yağmurun denize faydası vardır
- •Ben bilmediğimi bildiğim için , öteki insanlardan akıllıyım sokrates
- •Küçük bir şer içinde içinde çok şer gizlendiği gibi; bir küçük hayır da,çok hayırları gizler
- •Bir avuç tuz
- •Ben de Bilirim
- •İnsan nadir değil, insanlık nadirdir
- •İnsan çehresine tebessüm veren hayir yapalim
- •Çatlak Kova
- •İnsanlarin yüzüne bakin ve kişiliklerini çözün !
- •Ana gibi yâr,vatan gibi diyâr olmaz
- •İnsan olma
- •Taassup cahilliğe dayanır. Bundan dolayı taassubu olan cahildir. İlim mutlaka cahilliği yener, o halde halkı aydınlatmak lazımdır
- •Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür, ama hiç kimse önce kendini değiştirmeyi düşünmez
- •Yalnizlik
- •Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir
- •Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen de hayatından lezzet alır.
- •İyimserlik
- •Felaketlerin başlıca kaynağı, ölçüsüz arzularımızdır
- •İntikam
- •Alişkanlik
Komşuluk kültürümüz
1. Hastalandığında geçmiş olsun ziyaretine gitmek.
2. Öldüğünde cenazesinin kaldırılmasında bulunmak.
3. Borç istediğinde vermek.
4. Darda kaldığında yardımına koşmak.
5. Bir nimete kavuştuğunda tebrik etmek.
6. Başına bir musibet geldiğinde teselli etmek.
7. Evi onun rüzgârını (güneşini, manzarasını) engelleyecek şekilde yüksek yapmamak.
8. Ne pişirdiğini ona belli etmemek, belli ederse pişirdiğinden ona da vermek.
Bir işi elde tutmak için her fedakarlığı göze alan, insanları idare eden, başarınca da bir yatak bir elbise ile yetinen adam hatırlanmaya layıktır.
A. Derse Hazırlık
1-Lider bir insanın özellikleri nelerdir?
2-Siz lider olsaydınız yanınızda çalışan insanlarda hangi özellikleri n olmasını isterdiniz?
B. Okuma Parçası
Garcia’ya mektup
Bu makale 1899 yılında Philistine Dergisinde yayınlanmıştır. Birbuçuk milyon nüshası New-York Demiryolları tarafından dağıtılmış, hemen hemen bütün dünya dillerine de çevrilmiştir. Bu makale Rus-Japon savaşı sırasında her Rus askerine verilmiş, Japonlar da Rus esirlerin üzerinden çıkan bu makaleyi asker-sivil bütün memurlarına dağıtmıştır. Belki de dünyanın en tanınan makalesidir. Yüz milyonlarca nüsha basılmış ve yayılmıştır.
İspanya-Amerika Savaşı başlayınca, Küba'da ayaklanan isyancıların lideri Garcia ile hemen temas kurmak gerekmişti. Garcia Küba'da bir dağda saklanıyordu ve hiç kimse yerini bilmiyordu. Mektup-telgraf yolu kapalıydı. Fakat Amerika Başkanı'nın bu adamla haberleşerek yardımını sağlaması hem de bir an önce gerekiyordu. Çare neydi? Biri, Başkan'a şu fîkri verdi:
— Rowan adlı bir adam var. Garcia'yı ondan başka kimse bulamaz!
Rowan hemen çağrılmış ve kendisine Garcia'ya hitaben yazılan mektup yerine ulaştırılmak üzere verilmişti.
Rowan'ın mektubu alarak deri bir muhafaza içinde göğsüne koyması, dört günde Küba sahillerine varması, ormanlara dalarak üç hafta yürüyüp Garcia'ya ulaşması ve geri dönmesi burada uzun uzun anlatmaya gerek görmediğim bir maceradır.
Benim üzerinde duracağım şudur:
Başkan McKinley, Rowan'a Garcia'ya yazılan mektubu verdiğinde Rowan mektubun nereye gideceğini sormadan alıp harekete geçmişti!
Bu adamın tunç heykelini her okula dikmek gerekir. Çünkü gençlerin muhtaç oldukları şey yalnız bilgi değil irade sahibi olmak, bu iradeyle emanete sahip çıkmak, derhal harekete geçmek, enerjilerini başarı için bir noktada toplamak, yapılacak işi yapmak, kısacası mektubu Garcia'ya götürmektir.
General Garcia ölmüştür. Fakat başka Garcia'lar vardır. Birçok elin yardımına muhtaç olan bir işi yapmak isteyen bir insan yoktur ki, yardımcılarının beceriksizliğinden, aczinden ve kayıtsızlığından şikayetçi olmasın.
Dikkatsizlik, kayıtsızlık, isteksizlik, beceriksizlik her yerde hüküm süren, her yere bulaşmış bir hastalık, bir kural haline gelmiştir. Kimse bir rüşvet gibi okşamadan-pohpohlamadan, ya da tehdit edip korkutmadan bir yardım sağlayamaz oldu.
Farzedin altı sekreteriniz (yardımcınız) var. Birini çağırıp rica ediniz:
— Ansiklopediye bakarak bana Correggio'nun hayatının bir özetini çıkarınız...
Sekreteriniz hemen "Peki" diyerek işe koyulur mu? Eminim hayır. Sizi süzüp ıkına sıkına sorularına başlar:
Correggio'da kim?
Hangi ansiklopediye bakılacak?
Ansiklopediyi nerden bulayım?
Bu benim görevim mi?
Bu işle Charlie uğraşsa olmaz mı?
Bu adam ölmüş mü?
Acelesi var mı bu işin?
Kendiniz baksanız daha iyi olmaz mı?
Niçin bu adamın hayatını merak ettiniz?
Yine eminim ki siz sorulara cevap verdikten sonra da görevlendirdiğiniz adam diğer bir sekreterimizden Correggio'yu bulmak için yardım ister sonunda gelip böyle bir adamın bulunmadığını söyler. Akıllıysanız kelimenin "K" ile değil "C" ile başladığını anlatmaya girişmez, "Tamam... işinize dönün" dersiniz.
Bağımsız hareket adına, bu kabiliyetsizlik, bu isteksizlik, bu mânevi düşkünlük, bu irade zayıflığı her derdin başıdır. İnsanlar kendi işleri ve menfaatleri için dahi uğraşmazlarsa onlardan toplum için ne beklenebilir?
Son zamanlarda namuslarıyla çalışmak için iş arayan yersiz, yurtsuz zavallılar hakkında birçok şeyler işitiyoruz. İş sahipleri hakkında da bir yığın düşmanca söz edildiğini görüyoruz.
Fakat temiz bir iş gördürmek için uğraşan, becerikli çalışkan yardımcılar bulamayan iş sahiplerinin halini düşünen yok. Her mağazada, fabrikada, iş yerinde iş sahipleri işleri ileri götürecek çalışma arkadaşları bulamamak ve aciz insanların elinde kalmak yüzünden ızdırap içindedirler. Bazı iş sahipleri âciz kimseleri işlerinden uzaklaştırıyorlar ama yerlerine daha iyi adamlar koyamıyorlar. Her iş sahibi en iyi elemanları çalıştırarak işini ilerletmek ister. Onlara lazım olan elemanlar Garcia'ya mektup götürebilecek olanlardır.
Tanıdıklarım içinde öyleleri bulunuyor ki, parlak tarafları vardır. Fakat hiçbir işi başaramadıkları gibi kimseye de faydaları dokunmaz. Çünkü patronları tarafından ezildiklerine dair şüpheler taşırlar. Bu adamlar emir veremedikleri gibi emir de alamazlar. Onlara Garcia'ya götürülecek bir mektup verirseniz alacağınız cevap şudur: "Kendin götür"
Mânevi sakatlığa uğrayan bu adamlar, maddî sakatlığa uğrayanlardan farksızdırlar. Onun için onlara da acımak gerekir. Fakat bunlara acıdığımız sırada, büyük bir işi idare için uğraşan, çalışmak için zaman sınırı tanımayan, insafsız kayıtsızlıklar ve kalpsiz nankörlüklerle mücadele eden, ancak bu mücadele ile işlerini yok olmaktan kurtaran adamları da unutmayalım. Meseleyi fazla şiddetle mi ileri sürdüm? Belki. Fakat hayatta başarılı olan adamın lehinde de bir söz etmek gerekmez mi? Bir işi elde tutmak için her fedakarlığı göze alan, insanları idare eden, başarınca da bir yatak bir elbise ile yetinen adam hatırlanmaya layıktır.
Ben hem gündelikle çalışmış bir işçi hem patronluk yapmış bir adamım. Bunun için iki taraf için de söylenecek sözler bulunduğunu bilirim. Fakirlikte iyi taraf yoktur. Paçavralar insanı güzel göstermez. Nasıl bütün fakirler fazilet sahibi namuslu kimseler değilse, bütün patronlarda el çabukluğu ile başarmış kimseler değildirler. Fakat bütün sevgim, muhabbetim, patron karşısında olsa da olmasa da işini azim, beceri ve vukufla yapan, kendisine Garcia'ya götürülmek üzere bir mektup verildiğinde aptalca sorular sormadan yola çıkan kimseye karşıdır.
Medeniyet, bu çeşit insanları bulmak için yapılan uzun ve endişeli bir araştırma içindedir. Böyle bir adama ne isterse verilir. Ona her şehir her kasaba ve her köyde, her iş yerinde ihtiyaç vardır. Bütün dünya Garcia'ya mektup götürecek adamı arıyor.
Elbert Hubbard - Dail Carnegie –‘Söz Söyleme ve Başarma Sanatı’
C. Kelimelerin dili
Nüsha-..............................................................................................................
yayınlanmak-....................................................................................................
farzetmek-........................................................................................................
hüküm sürmek-................................................................................................
bulaşmak- ......................................................................................................
pohpohlamak-.................................................................................................
irade-...............................................................................................................
eleman-..........................................................................................................
aciz-.................................................................................................................
insafsız-...........................................................................................................
fazilet-..............................................................................................................
azim-................................................................................................................
beceri-..............................................................................................................
kayıtsız-............................................................................................................
müracaat etmek-..............................................................................................
mücadele etmek-.............................................................................................
fedakarlık-.......................................................................................................
yetinmek-.........................................................................................................
D. OKUMA-ANLAMA
1-Amerika başkanına niçin Rovan’ı tavsiye ediyorlar?...........................................................................
..................................................................................................................................................................
2-Rovan mektubu aldığında ne yapıyor?.................................................................................................
...................................................................................................................................................................
3-İdarecilerin başarı ve başarısızlığında yardımcılarının etkisi nasıl olmaktadır?..................................
.................................................................................................................................................................
4-Okuma parçasından günümüzde insanların para dışında da rüşvet beklediklerini öğreniyoruz. Bunlar nelerdir? ....................................................................................................................................................
5-Yazar hangi insanları hatırlanmaya layık görmektedir?...........................................................................
...................................................................................................................................................................
6-Yazarın ‘her yerde ihtiyaç var’ dediği insanların özellikleri nelerdir?....................................................
...................................................................................................................................................................
7-Bu mektubun bu kadar ilgi görmesinin sebepleri sizce neler olabilir?..................................................
....................................................................................................................................................................
EN İYİSİ
Dağ tepesinde bir çam olamazsan
Vadide bir çalı ol,
Fakat, oradaki en iyi küçük çalı sen olmalısın.
Çalı olamazsan bir ot parçası ol,
Bir yola neşe ver.
Bir misk çiçeği olamazsan bir saz ol,
Fakat gölün içindeki en canlı saz sen olmalısın.
Hepimiz kaptan olamayız, tayfa olmağa mecburuz.
Dünyada hepimiz için birer şey var,
Yapılacak büyük işler, küçük işler var.
Yapacağınız iş, size en yakın olan iştir.
Cadde olamazsan patika ol,
Güneş olamazsan yıldız ol;
Kazanmak ya da kaybetmek ölçü ile değildir.
Sen her neysen, onun en iyisi olmalısın ! /Douglas Malloch/
Kültür deyince ilk akla gelen şey ‘‘dildir’’
Mehmet Kaplan
A. Derse Hazırlık
1- Kültür deyince ne anlıyoruz?
2- Kültürü etkileyen geliştiren ve değiştiren unsurları araştırınız.
3- Kültürlerin devamlılığı için insanlara düşen görevleri tartışınız.
4- Kendi kültürünüzü yaşatmak için yaptıklarınızı anlatınız.
B. Okuma Parçası
KAZAK KÜLTÜRÜ
Uzun bir geçmişe ve zengin bir mirasa sahip kazakların o ölçüde de renkli ve zengin bir kültürü vardır
bugün kazakları temsil eden kültür motiflerinin başında dombıra gelir. Dombıra kazakların millî çalgısıdır. Kazakların hiçbir düğünü ve hiçbir bayramı dombırasız olmaz. Kazaklar, "kazak olarak doğan herkes dombıra çalmasını bilmelidir." anlayışını bugün dahi yaşatmaya çalışmaktadır.
Kazakların bir başka milli çalgısı da kobuzdur. Eski Türkler kötü ruhları bir çalgı eşliğinde kovarken kobuz diye bağırırlarmış. Buradan hareketle ruhları kovarken çaldıkları çalgıya kobuz adını verdikleri söylenmektedir.
Gerek dombıranın gerekse kobuzun ilk örneği şerter denilen üç telli eski bir müzik aletidir. Dombıra ve kobuzla çalınan enstrümantal eserlere küy adı verilir.
Kazakların zengin bir folkloru vardır. Bunların başlıcaları: Şaman, baksı, jeztırnak, jarjar, gelin vedası, yeni gelin, tavşan ve şahin, yay ve avcı kuş adlı halk oyunlarıdır.
Çadır, Kazak kültürünü simgeleyen unsurların dombırayla beraber en bilinenidir. Çadıra Kazak evi de denilmektedir. Geleneksel Kazak çadırının ana malzemesi keçe, ahşap ve halattır. Günümüzde çadır çeşitli kutlamalar esnasında özellikle Nevruz Bayramı'nda kurulur. Kazak çadırının bel kemiği tavan direği anlamına gelen şanıraktır. Şanırak, aile demektir. "Şanırağın yüksek olsun" sözü yeni doğan çocuğa ve anne babasına iletilebilecek en güzel dileklerden biri kabul edilir,
Kazak kültürünün bir diğer ilginç alanı da Kazak sofrasıdır. Sofranın merkezinde et vardır. Kazaklar sığır, at, koyun ve deve etini çok sever. Et yemeklerinin en meşhuru beşparmak, kazı ve mantıdır.
İçinde bolca et bulunan jas sorpa ve ak sorpa Kazakların milli çorbasıdır. Kuymak ve bavursak adlı undan yapılan yemekler, Kazak sofrasının değişmeyen diğer lezzetleridir.
Kısrak sütünden yapılan kımız Kazakların millî içeceğidir. Gerçek kımız, at derisinden yapılan ve melike ağacının dumanını iyice içine çekmiş özel kımız hazırlama kabı sabada yapılır. Bir diğer meşhur içecek ise şubat denen deve sütüdür.
Kazak halkının tarihten bugüne yaşattığı hasletlerinden biri kuşkusuz misafirperverliğidir. Kazaklar misafirlerine kalplerini ve kapılarını sonuna kadar açar. Hele gelen konuk onlar için özelse ev sahibinin ilgisi baş döndürücüdür.
Gelen misafirin şerefine mutlaka hayvan kesilir.Baş köşeye oturtulan misafirin önüne yemeğin sonuna doğru özel olarak pişirilen hayvanın kellesi getirilir. Misafir hayvanın alt çenesinin sağ tarafından bir parça alır. Yedikten sonra çenenin sol yanından bir parça eti ev sahibine ikram eder. Sonra sofrada bulunan herkese elleriyle keserek bir parça et sunar. Erkek çocuğa büyüklerin söz ve öğütlerini dinlesin diye kulak, kız çocuğa çalışkan ve hünerli olsun diye damak, evin hanımına eve göz kulak olsun diye göz verilir. Bu gelenek bugün de sürdürülmektedir.
Kazakların millî giysileri çok renkli ve çeşitlidir. Bugün Kazakların geleneksel giysisi denince akla sapan gelmektedir. Sapan, uzun, kolları ve yakası olan, erkek ve bayanlar için ayrı ayrı modelleri bulunan bir elbisedir. Sapan Kazak kültürünü simgeleyen önemli öğelerden bir tanesidir.
Kazaklarda hâlâ yaşatılan bir gelenek de yeni yürümeye başlayan çocuklara yapılan tusav keser yani "çocuğu yürütme" merasimidir. Çocuğun ayağına bir ip bağlanır. Çocuk o merasime gelenlerin arasından seçilen bir konuğun yanına getirilir, seçilen konuk "koşar ol, çabuk yürü" dileğiyle ipi keser.
Sekiz dokuz yaşlarına gelen bir Kazak çocuğuna şecere yani atalarını öğretmek de yaşatılan bir başka Kazak âdetidir.
Kazaklarda düğün ve cenaze merasimleri Anadolu'daki düğün ve cenaze merasimleriyle ortak özellikler içermektedir.
Kazaklar arasında atla oynanan avdarıspak ve kökpar oyunları pek meşhur ve eski bir oyundur. Avdarıspak, at üzerindeki iki kişinin birbirini düşürmeye çalışmasıdır. Kökpar ise kesilerek sahanın ortasına bırakılan siyah bir keçinin, at üzerindeki oyuncular tarafından kapılması ve belirlenen yere ya da kişiye götürülmesi oyunudur.
Kazak kültüründe özellikle keçe işlemeye dayanan dokumacılığın mühim bir yeri vardır.
Yine yırtıcı kuşlarla avcılık öteden beri süregelen bir Kazak töresidir. Av genellikle kartalla yapılır. Bu işin uzmanına "kus beyi", avlama işine de "kus beyilik" denir.
Kazaklarda başta koyun olmak üzere at, inek ve deve çok değerlidir.
Kazakların en büyük millî bayramı Nevruz'dur.
Kazaklarda söz sanatı deyince akla "aytıs" gelir. Aytıs kalabalığın huzurunda dombırayla yapılan bir çeşit gösteridir. Anadolu'da aşıkların, "atışma" ile temsil ettiği bu gelenek Kazakların arasında "akındar aytısı" yani ozanlar atışması adıyla yapılır ve hâlâ yaygındır.
Tarihsel oluşum süreci içinde bugünkü Kazakistan toprakları içerisinde üç etnik grup meydana gelmiştir. Bunlara Ulu, Orta ve Küçük Cüz adı verilmiştir. Cüzler, Kazak etnik kimliğinin bir özelliğidir. Her bir cüzün kendisine özgü bir özelliği ve farklılığı vardır. Kazaklar bunu şöyle anlatır: "Ulu Cüz'e değnek ver ki hayvanla uğraşsın, Orta Cüz'e kalem ver ki davayla uğraşsın, Küçük Cüz'e mızrak ver ki düşmanla uğraşsın." Bu atasözünün doğruluğunu üç cüzün gelişim sürecine bakıldığında görmek mümkündür. Ulu Cüz diğer iki cüze göre daha yerleşik bir hayat tarzına sahipti. Bunun sonucu olarak tarım ve hayvancılıkta gelişmişlerdi. Orta Cüz, Rusya'nın eğitim merkezlerine yakındı, ilim adamı ve aydınlar daha çok bu cüzden çıkmıştı. Küçük Cüz ise Kazakların savaşçı yanını oluşturuyordu. Kazak ordusunun temeli Küçük Cüz'ün savaşçılarından meydana geliyordu.
Bu üç cüze verilen ortak ad ise "Alaş" kavramı idi. Kazaklar bugün bile kendilerini Alaş diye isimlendirmektedir. "Atamız alaş, adımız Kazak, üç cüzün nesliyiz." deyişi meşhurdur. Bilindiği gibi bu üç cüzü 18. yy.da birleştirip bir devlet haline getiren ise Abılay Han'dır.
C-KELİMELERİN DİLİ
Çadır:.....................……………………………………………………...…...........…………
Simge:…………………………………………………………………...……....……………
Haslet:……………………………………………………………………....…...……………
Töre:…………………………………………………………………….........………………
Merasim:……………………………………………………………………..………………
Yırtıcı:………………………………………………………………………..………………
Hüner:……………………………………………………………………….....…………….
Göz kulak olmak:…………….................................................................................................
Baş döndürmek:…………………………………………………………….............…………
D-OKUMA-ANLAMA
1-Kazakların milli çalgılarının adlarını yazınız.
..................................................................................................................................................
2-Misafirlere koyunun başının ikram edilmesinin sebebi nedir?..............................................
.................................................................................................................................................
3-Kazaklar , üç cüze bölünmektedir. Bu cüzler neye göre bölünmüştürr?................................
..................................................................................................................................................
4-Türklerin ve Kazakların kültürlerinin ortak yanları nelerdir?..............................................
...................................................................................................................................................
5-Kazakistanın tarihi ve turistik yerlerini araştırıp,sunum hazırlayınız....................................
...................................................................................................................................................
KISSADAN HISSE
En İyi ve En Kötü İki Şey
Efendisi bir gün Lokman’a
-Bana bir kuzu kes ve en iyi yerlerini getir, demiş.Lokman kestiği kuzunun kalp ve dilini getirip önüne koymuş.Efendisi bu sefer:
-Şimdi bana onun en kötü yerlerini getir deyince Lokman yine aynı yerlerini getirmiş.
Sahibi sebebini sorunca o şu cevabı vermiş:
-Bu dünyada ahlaklı kimsenin temiz kalbi ve tatlı dilinden daha iyisi yoktur.Ama kişi ahlaksız olursa yine bu ikisinden daha kötüsü olmaz.